www.halkintakimi.com fanzinidir

26 Ağustos 2009 Çarşamba

Türkiye A Miili Futbol Takımı A.Ş. (Müseccel marka)/Kenan ÖZCAN

TÜRKİYE A MİLLİ FUTBOL TAKIMI A.Ş. (Müseccel marka)
80'li yıllar hem hayatla hem de futbol sevgisiyle tanıştığım yıllardır. Hayatın en mutlu dönemi olan çocukluk yılları ile futbolumuzun, uluslararası arenadaki, en işkence dolu sayılabilecek döneminin kucaklaştığı senelerdi onlar. 8–0, 5–0 gibi İngiltere hezimetlerinin damgasını vurduğu tarihlerde futbolu sevmek ayrı bir maharetti aslında. Yurt içindeki müsabakalarda arşa dek yücelttiğiniz yıldızlarımız, uluslararası maçlarda, yıldız tozu misali dağılıp gidiveriyorlardı. İşte buna rağmen; ayrıca milli takımımızı ve kulüp takımlarımızı yılda sadece bir kaç kez Avrupa sahnesinde izleyebilmemize rağmen daha bir coşkuyla beklenirdi uluslararası maçlar. Tabi ki bu yorum tamamen özneldir. Her iki dönemi yaşamışlar arasında, aksini söyleyenler de çıkabilecektir.
O zamanlar yabancı kulüp takımları ve milli takımlarla yaptığımız maçlar tek neticeliydi; mutlak mağlubiyet.(Tabi ki rakip Lüksemburg, Malta ya da onların kulüp takımları değilse...).Konuşulan şey "Gol atar mıyız?(Ne golü, şut bile atamazdık.)" ile "Kaç tane yeriz?" etrafında dönerdi çoğunlukla.
Buna rağmen 80'li yılların milli takım kadroları daha bir sevimli, daha bir "İşte benim takımım" ifadesinin karşılığını doldururmuş gibi gelir, hala bana.
Bir kere milli takımımızı sadece maç oynanırken, sahada izlerdik o vakitler. Maçlardan günlerce önce televizyonda saatlerce tartışmalar olmazdı. Hele ki reklâmlarda görsek o zamanlar ki milli takımımızı; şehre yeni gelmiş köylü kocakarı gibi, derinden bir "Abooovvv!" çekerdik, kesin...

Şimdilerdeyse milli takımımız her an göz önünde. Spor haberlerini bırakın, ana haber bültenlerinin baş gündem maddesi oluyor artık milli maçlar. Hiç bir rakip karşısına yenilmek için çıkmıyoruz. Turnuvalara katılmak hayalden öteye geçemezken, turnuvaların sürpriz takım gediklisi olduk artık. Hatta milli takım oyuncularımızın, yetmedi analarının, onu da mı beğenmediniz babalarının oynadıkları reklâm filmleri dönüyor artık, ekranlarda. Milli maçlar yaklaştı mı eşimiz, dostumuzdan çok milli futbolcularımızı görür olduk. Velhasılı kelam, Türkiye milli futbol takımı bir marka oldu artık. Sponsorlarınca pazarlanan bir meta haline dönüştü. Gittikçe endüstriyelleşen futbolun çarkları arasında bir dişli olması kaçınılmazdı belki de milli takımın. Yine de acı geliyor bu ticarileşme. Futbolumuz gelişti muhakkak ve iyi ki de oldu bu. Yıllardır özlemini duyduğumuz şeydi bu durum; o ezik skorlarla yetişmiş nesiller olarak. Ancak iş futbolun oldukça dışına çıkmaya başladı. Göğüslerdeki ay-yıldız, formalardan çıkıp; ticari kurumların, holdinglerin servetlerini büyüten bir getirim aracı oldu. O ay ve yıldız sadece milli futbol takımımızın sembolü değil, insan sömürü esasına dayalı olarak çalışan kan emicilerin şirket logosu oldu, sözüm ona modern(!) çağımızda... Belki biraz çocukluk yıllarımın özlemli tozundan, daha baskın olarak da milli maçların sadece spor olmaktan çıkıp, bir ticaret kalemi haline gelmesinden ötürü olsa gerek; Hakan Şükür’lü, Hasan Şaş’lı, Arda Turan’lı, Tuncay Şanlı’lı, Nihat Kahveci'li milli takımlar,”Benim milli takımım” olamıyor bir türlü.
Bu kadroların devasa başarılarına rağmen, Dünya Kupası'na katılmayı son maçta kaçırdığımız ve o zamanlar çoğunun soyadlarını bile bilemediğimiz Rıdvan’lı, Tanju’lu, Oğuz’lu, Rıza’lı milli takım, hala "Benim milli takım”ımdır... Hatta daha hayali anımsamalarla anabileceğim Dobi Hasan’lı, Şenol’lu, Sedat 3'lü, Selçuk’lu, Yaşar’lı milli takımlar bile, şimdikinden mislince sempatik geliyor bana...
Tabii ki tercihimiz forvetlerimizin sadece santra yaparken topa dokundukları günlerdeki milli takımı değil, şimdilerin turnuva fatihi milli takımını izlemektir. Ancak bu çocukları ve taşıdıkları formayı, reklâmlarda ticari meta olarak sergilenirken görmek yerine sadece yeşil çimlerde rakiplerine karşı hünerlerini sergilerken görsek daha şık olmaz mı?

Hiç yorum yok:

Biz kimiz?

Biz, büyük olmayı "çok" olmak, önüne her geleni ezebilmek, görgüsüz hezeyanlarını tatmin için herşeyin ve herkesin alınıp satılabildiği ortamları yaratıp sonra da oradan beslenmek olan ve tapınılası tek değeri sadece ve sadece "güç" olarak görenlerin yer aldığı tribünün tam karşısında, Eto'o ların,Pluton'ların,Pakistan'lı bebelerin, Irak'lı dedelerin, Latin Amerika'lı işçilerin,siyahların-beyazların,kızılderililerin-eskimoların-çingenelerin,pazar malı ucuz beyaz pamuklusunun üzerine siyah şeritler diktirerek mahalle maçına çıkan veletlerin, o ucuz formayı o velete etiketini koymadan diken komşu teyzenin, topumuzu bize bedeli ruz-ı mahşerde ödenecek bir "borç" karşılığı veren bakkal amcanın, sözün özü "Halkın Takımı" yız.

İzleyiciler

online ziyaretçiler

Halkın Takımı Dergisi 1. sayı

Halkın Takımı Dergisi 1. sayı
Mayıs-2008

Halkın Takımı Dergisi 2. sayı

Halkın Takımı Dergisi 2. sayı
Temmuz-2008

Halkın Takımı Dergisi 3. sayı

Halkın Takımı Dergisi 3. sayı
Eylül-2008

Halkın Takımı Dergisi 4. sayı

Halkın Takımı Dergisi 4. sayı
Kasım-2008

Halkın Takımı Dergisi 5. Sayı

Halkın Takımı Dergisi 5. Sayı
Mart/2009
Web Stats