www.halkintakimi.com fanzinidir

22 Ağustos 2009 Cumartesi

Başkaldırının sınırlandırıldığı bir Dünyada(n)/Levent İŞBİLEN

Nereye gitsem birbirine benzer insanlar gördüm. Ben ayrıları arıyordum. Bulmadım değil. Ama ayrıların ayrılıkları kısa süreliydi öğrendim. Bir şeyi ya da bir insanı ayrı yapan nedir, öğrendim. Bakmasını bilirsen her insan ayrıdır dedim bir zaman. Tutmadı. Kimi insan bana inat benzerliklerini bezek yapmış, bir türlü ayıramadım. Acı, ağlama ve pişman yürek. Gizleyenleri de oldu, kandıranları da. Bilmeyenler de vardı, benzerlik ne, ayrılık ne. Daha iyi ya, bütün olmamız gerek zaten diye düşünenleri bile olabilir.

Kimi zaman bir taşın üstüne çömelip dünyayı izlediğimi, güldüğümü, bana hoş geldiğini anımsıyorum. Ama çoğun acılardı payıma düşen. Birisinin ekmeğe ulaşma mücadelesini izlemek hoştu ama sen de acıkıyordun. Senin payına da bir lokma düşer düşüncesinin yanılgı olduğunu çarçabuk anladın. Senin payına hiçbir halt düşmüyordu.

Ekmeğe ulaşma mücadelesi komikti, kimi zaman şaklabanlıktı, kimi zaman Şener Şen'di ya da Müjde Ar. Bütün herkes senden de aynı komiklikleri bekledi, anlıyorum. Yaşarken hiç de komik gelmedi sana. Acılar, hüzün ordan mirasın. Ya yüreğine ne oldu, nasıl kaldı böyle dişlenmiş bir elma gibi. Kimileri karnını onunla mı doyurdu. Evet, öyle olmuştur mutlaka. Sen seviştiğini sanmış olabilirsin. Elbet ölümü düşlediğin geceler vardır. Sen şair ruhlusun. Sabahsız uykuları özledim demişsindir mutlaka. Sevgiline, uyanmamayı istediğin oldu mu hiç diye sormuşsundur. Elbet düşsel bir sevgiliye. Benim hiç sevgilim oldu mu diye sorduğunu, hatta günlüğüne yazdığını duyar gibiyim.

Ah senin şu yüreğin neler neler düşünür. Hepsini de ilk o düşünmüş sanır. Ben de bir ressamı sevmiştim. Karanlıkta kalmış aşkları çizdiğini düşünürdü durmadan, kimseye de göstermezdi bana da... Bilir miydi, boşluktaki gölgelerden daha titrek. Ama olsun, sınırlı başkaldırı, düşsel, sözlere dökülmemiş düşüncelere... Anlam senin onların varlıklarını nasıl algıladığına bağlı(dır dır)...Gri ya da kırmızı.

Sen böyle yaşayıp sonra öleceksin büyük olasılık, ya sonra, adam haklıymış diyecekler mi? Ressam haklıydı kimselere bir şey göstermemekte, çünkü bir şeyi de yoktu gösterecek. O varlıklarını algılıyordu yalnızca. Dese komik kaçacak, ekmek mücadelesi gibi değil. Çoğunluğun”ah bir felaket"dediği, yayvan vurgulu heceler... Zordu onun işi doğrusu. (Lev 94)

Levent İŞBİLEN 1961 yılında İzmir’de doğmuştu. Baba mesleği olan veterinerliği seçmiş olmasına karşın kısa yaşamının büyük çoğunluğunu onun kendini, bizleri nerelere sürüklediğini anlamaya çalışarak geçirdi. Anladıklarını ve anlayamadıklarını tutmuş olduğu günlüklere, kısa öykülere ve deneme yazılarına aktardı.

Her iyi insanın olması gerektiği gibi Beşiktaşlıydı. Her iyi insan gibi çok yaşayamadı. Genç yaşında kendisini yakalayan lenfoma hastalığı onu 1996 yılının 29 Mart’ında aldı götürdü.

Hiç yorum yok:

Biz kimiz?

Biz, büyük olmayı "çok" olmak, önüne her geleni ezebilmek, görgüsüz hezeyanlarını tatmin için herşeyin ve herkesin alınıp satılabildiği ortamları yaratıp sonra da oradan beslenmek olan ve tapınılası tek değeri sadece ve sadece "güç" olarak görenlerin yer aldığı tribünün tam karşısında, Eto'o ların,Pluton'ların,Pakistan'lı bebelerin, Irak'lı dedelerin, Latin Amerika'lı işçilerin,siyahların-beyazların,kızılderililerin-eskimoların-çingenelerin,pazar malı ucuz beyaz pamuklusunun üzerine siyah şeritler diktirerek mahalle maçına çıkan veletlerin, o ucuz formayı o velete etiketini koymadan diken komşu teyzenin, topumuzu bize bedeli ruz-ı mahşerde ödenecek bir "borç" karşılığı veren bakkal amcanın, sözün özü "Halkın Takımı" yız.

İzleyiciler

online ziyaretçiler

Halkın Takımı Dergisi 1. sayı

Halkın Takımı Dergisi 1. sayı
Mayıs-2008

Halkın Takımı Dergisi 2. sayı

Halkın Takımı Dergisi 2. sayı
Temmuz-2008

Halkın Takımı Dergisi 3. sayı

Halkın Takımı Dergisi 3. sayı
Eylül-2008

Halkın Takımı Dergisi 4. sayı

Halkın Takımı Dergisi 4. sayı
Kasım-2008

Halkın Takımı Dergisi 5. Sayı

Halkın Takımı Dergisi 5. Sayı
Mart/2009
Web Stats