www.halkintakimi.com fanzinidir

26 Ağustos 2009 Çarşamba

Tırtır deleme/Namık KARTALOĞLU

Tırtır deleme

Hepimiz topaç oynamışız. Benim evde şu an bile (45 yaşındayım yani eşşek kadar herifim) halen topaç bulunduruyorum ve bazen oynarım da.

Topaç oynamak bir sanattır. Sadece topacı yere atıp dönmesini beklemek değil olay, tam yalpalayacağı zaman sicimle ucundan dokundurup bir daha onu süratlendirmek. Hani kaşkolumuzun ucu boynumuzdan sarktığı zaman şöyle yana savurarak tekrar boynumuza atarız ya o şekilde sicimi topacın çivisine sarıp yukarı doğru hızla çektiğimizde topaç yerden havaya doğru fırlar ve elimizin ayasına kondururuz. Gerdiğimiz el ayamızda bir süre döndükten sonra (hoş bir duygusu olur dönme esnasında, elimizi gıdıklar) ve orada yalpalamaya başladığı zaman sicimimizin ucuyla topaca çelme atarız ve sicimin ucundan aşağı iner. Sicimin dönüş noktasına geldiğini hissetmek bir sanat olayıdır. O anı hissetmek için bir yüz saat sürekli topaç çevirmek gerek. O dönüş noktasına geldiğinde yukarı doğru sicimi çektiğimizde topaç bu defa yukarı doğru sicimi okşayarak çıkar ve bunu en çok ve sürekli yapan mahallenin Topaç çevirme ustasıdır. Ben ancak 15, taş çatlasın 20 defa çevirebiliyordum. Mahalleden öyle arkadaşlarım vardı ki onlar topaç cevirmeye başladıklarında biz eve yemek yemeye giderdik, gelirdik ve onlar halen devam ediyor olurlardı. Yani eğlenen onlardı biz değil.

Topacın kalitesi
Birinci faktör: Topacı yapan ustanın ustalığından gelir. Topaç ağaç ve at nalı çivisinden yapılır. Topacın ağacı huni şeklinde yapılır ve tepesi yuvarlaktır. Yuvarlak kısmı huni kısmın ortasına oturmalı, eğer o yuvarlağın merkezi huninin sivri merkeziyle paralel değilse o topaç yalpalar. Ağacında düğüm olmamalıdır çünkü düğüm diğer bölümden daha sığ olduğundan düğüm olan taraf ağırdır ve topacın dengesini bozar; yine yalpalar.

İkinci faktör: Topacın çivisinin çakılacağı merkez tamamen dik olmalı yoksa o da dengeyi bozar. Yalpalama kaçınılmazdır.


Üçüncü faktör: Çivi dik olmalı, dik olmayan çivi yalpalar ve topacınız döndüğü süre içinde hep sarhoş sarhoş döner.

Yukarda saydığım özellikler topacı yapan ustanın ustalığına bağlıydı. Bir de bizim ustalığımız veya emeğimiz vardı işin içinde ki bu emek bence hiç de göz ardı edilmeyecek bir emekti çünkü o topaç kişilik kazanırdı kullananın elinde.

Küçücük bedenlerimizi taşır esnaflar sanatkârların çarşısına inerdik. Orda topaç satan dükkânları gezerdik. Topaçta kullanılan ağacın ne ağacı olduğunu bilmediğimiz halde, elleyerek kalite kontrolünden geçirirdik. En nihayetinde, saatler sonra topaç alınmış olarak koşa koşa eve gelinirdi. Daha yapacak çok iş vardı.

Topaç marangoz amcadan dilenilen zımpara kâğıdıyla güzel bir zımparalanırdı. Ardından renkli kalemlerle üstü işlenirdi. İşlenilen resim özel bir tasarımdı çünkü döndüğünde o resimden de bir şeyler çıkmalıydı topaçta. Sonra analardan ceviz alınır, cevizler kırılır, havanlarda dövülür, ufaltılırdı. Bir beze serildikten sonra topaç iyice ovulurdu o ceviz tozuyla ve o topaç bir mobilya ustasının yaptığı ustalıkta cilalanmış olurdu. Artık kullanıma hazırdı. Bu boya cila süresi de bir iki gün sürerdi. Bazı oto fuarlarında görülen açılışlar gibi topaç da gösterime hazırdı artık…

Her şehrin veya bölgenin topaç için bir ismi vardır. Biz Deleme derdik. Ucu eğri delemeye de Tırtır deleme derdik; sürekli yalpaladığı ve ne zaman ne yöne kayacağı belli olmadığı için.

Bu yazım tüm tırtır delemelere ithaf edilmiştir.

Hiç yorum yok:

Biz kimiz?

Biz, büyük olmayı "çok" olmak, önüne her geleni ezebilmek, görgüsüz hezeyanlarını tatmin için herşeyin ve herkesin alınıp satılabildiği ortamları yaratıp sonra da oradan beslenmek olan ve tapınılası tek değeri sadece ve sadece "güç" olarak görenlerin yer aldığı tribünün tam karşısında, Eto'o ların,Pluton'ların,Pakistan'lı bebelerin, Irak'lı dedelerin, Latin Amerika'lı işçilerin,siyahların-beyazların,kızılderililerin-eskimoların-çingenelerin,pazar malı ucuz beyaz pamuklusunun üzerine siyah şeritler diktirerek mahalle maçına çıkan veletlerin, o ucuz formayı o velete etiketini koymadan diken komşu teyzenin, topumuzu bize bedeli ruz-ı mahşerde ödenecek bir "borç" karşılığı veren bakkal amcanın, sözün özü "Halkın Takımı" yız.

İzleyiciler

online ziyaretçiler

Halkın Takımı Dergisi 1. sayı

Halkın Takımı Dergisi 1. sayı
Mayıs-2008

Halkın Takımı Dergisi 2. sayı

Halkın Takımı Dergisi 2. sayı
Temmuz-2008

Halkın Takımı Dergisi 3. sayı

Halkın Takımı Dergisi 3. sayı
Eylül-2008

Halkın Takımı Dergisi 4. sayı

Halkın Takımı Dergisi 4. sayı
Kasım-2008

Halkın Takımı Dergisi 5. Sayı

Halkın Takımı Dergisi 5. Sayı
Mart/2009
Web Stats