www.halkintakimi.com fanzinidir

24 Ağustos 2008 Pazar

Ya-ya-ya...Şa-şa-şa.../Murat YILDIRIM

Bir zamanlar tribünleri dolduran taraftarlar takımlarını “Ya ya ya,şa şa şa …….., …… çok yaşa” diye bağırarak desteklerlerdi. O zamanların taraftarı için en önemli mesele, takımının çok yaşamasıydı, yani hep var olmasıydı. O zamanlar tribünlerde yer alan insanlar için takımlarının sadece varlığı, kendilerinin var olması için yeter de artardı. Ortaklaşmak ve keyifle buluşmak için aranan müşterek işte bu kadardı. Bu talepteki vurgu, özdeşlemenin, birlikte var olmanın en ihtirassız ifadesiydi de… Bu alçakgönüllü dilek ve beklenti takım/taraftar ilişkisinin sürüp gidebilmesi için yeterliydi.

Endüstriyel futbolun bileşenleri ve birleştirenleri öncesi, taraftarın futbol oyunundaki en temiz hali yani… Dikkat edilecek olursa burada taraftarın kendisi için istediği hiçbir şey yok. Tezahüratın içinde ne “ben” sözcüğü var ve ne de “benim”… Bugünlerin, her sözcüğü arsızca üstünlük arzusu ve hırs kokan tezahüratlarıyla kıyaslandığında ne kadar mütevazı bir talep değil mi… Hiçbir ihtiras, zorlama, yönlendirme yok. Hiçbir baskı, taciz, öfke yok. Gönüllerin birleştiği tek bir ortak talep var : “çok yaşamak”… Yani yeter ki yaşa, nasıl olursa olsun sen çok yaşa bu bana yeter. Birlikte yaşar gideriz ve ben bununla yetinirim. Ne kocaman transferler, ne ulaşılmaz zaferler ne de bu diyarların en büyüğü olmak…

Buradaki hassasiyetin, karşılıklı bir var oluş meselesinden ibaret olduğu dikkat çekiyor. Öne çıkan gerçek, o günlerin taraftarının, aynen yukarıdaki tezahüratta ifadesini bulduğu gibi sadece taraftar olmasıdır… Destek mesajları hep ikinci tekil şahsı vurgulamakta. Kendisine dair hiç bir talebi yok, kendisi bu sürecin en etkili unsurlarından biri belki ama asla büyük paylaşım organizasyonunun henüz bir unsuru değil. Taraftar, henüz bu paydadaki en büyük ‘pay’ın kendisi olduğuna dair bir inanışa ikna edilmemiş. Bu haliyle ne güç ve iktidar sahibi ne güç ve iktidar sahibi olanlarla ilişkisi var. Ne kendini böyle bir yere koymakta ve ne de böyle bir talebi var. Yarattığı etkinin, kendisine sunacağı güç ve iktidara ilişkin sonuçlarıyla ilgilenmiyor. Zaten ne bir güç olma talebi var, ne de bir güç olursa bunun sağlayacağı iktidarı sevmek ve sahiplenmek özlemi ya da hayali ya da hesabı… Sıkı taraftar olmanın hiç beklemediği ve hatta talep etmediği bir yerde ve zamanda ona bir güç/iktidar sunabileceğini hiç düşünmemiş. Endüstriyel futbol senaryosunun kendisine de bir rol biçeceğini ve masada bir yer vereceğini hiç hesaba katmamış. Bu sandalyeye oturmanın var oluş şeklinde yaratacağı deformasyonun sonuçlarına ilişkin hiçbir fikri hazırlığı yok. Bu sandalyeye oturmanın kendisinden neleri alıp götüreceğini bilmiyor. Kendisini sistemin içine alacak ve dolayısıyla en etkili görünürken aslında esamesinin okunmadığı bir yere çekecek tuzağın farkında bile değil. Neticede bu safiyane duruş, sürecin aslında onun kontrolü dışında gelişmekte olduğunu da gözden kaçırmasına sebebiyet verdi. Bu vahşi gerçekle karşılaştığında itiraz edecek zamanı bile bulamadı. Şaşırdı. Kendini bu düzende yeniden konumlandırmaya çalıştı. Beceremedi.

Sevdiği ve olageldiği yer ile endüstrinin onun için uygun gördüğü daha doğrusu ona dayattığı yer arasında içine sindiremeyeceği bir fark vardı ve daha da önemlisi birbiriyle çok çelişmekteydi. Devasa bir dengeler oyununun en önemli aktörlerinden biri haline gelivermişti. Kendisinin bile inanamadığı bir gücün ve iktidarın sahibi oluvermişti. Önceleri yerini yadırgadı. Uygun bir pozisyon almaya çabaladı. Giderek, farkında bile olmadan kendisine biçilen rolün gereklerini yerine getirmeye başladı , hatta o rolü benimsedi. Artık tezahüratlarında öne çıkan vurgu kendisi ve beklentileri hakkındaydı. Taraftarı olduğu takım bile o’nun için vardı. Artık çok yaşayacak olan kendisi idi… Bu endüstrideki en önemli unsurun kendisi olduğunu fark etmiş olmanın güveni ile tribünlerdeki yerini alıyor ve “benim hakkım” dediği ne varsa yüksek sesle istiyordu. Sahip olduğu gücü bu şekilde kullanıyor olmasının son tahlilde endüstriyel futbolun şahlanmasına hizmet ettiğini göremiyordu. Kafalar karışmıştı. “Biz” bile denilmezken, yani kocaman toplamın içinde ayrıca “biz” ile ifade edilecek kimselerin dahi olmadığı bir yerde, “biz” sözcüğünün arkasına saklanan “ben” vurgularıyla tanıştı. Tamam, senaryonun “esas oğlan”ı olmuştu ama senaryoyu başkaları yazmaktaydı… Biz denilen yerde ister istemez onlar da ortaya çıktı. Bu kargaşada kim hangi değirmene ne için su taşımaktaydı, her şey karıştı. Ortaya baş edilemez bir kaos çıktı. Şimdilerde, filmin aynen geriye sarılması beklenmekte… Kendisine sunulmuş görünen güç ve iktidarın aslında bağımlı olmasını sağlayabilmek adına kullanılan bir araç olduğu fark edilecek öncelikle. Güç ve iktidar sahibi olmak elinin tersiyle itilecek. Böylelikle masadan da kalkılmış olunacak. Sonra kendini abartmaktan vaz geçilecek. “Ben” ve “benim” unsurunu öne çıkartan bütün tezahüratlar portföyden çıkartılacak. Tekrar en başa dönülecek ve takımı ile beraber çok yaşamayı isteyen ve sadece bu birlikteliğin var olmasıyla yetinip bununla mutlu olmayı bilen hakiki taraftarlar olarak oyunun içindeki hakiki yerine sahip çıkılacak…

Hiç yorum yok:

Biz kimiz?

Biz, büyük olmayı "çok" olmak, önüne her geleni ezebilmek, görgüsüz hezeyanlarını tatmin için herşeyin ve herkesin alınıp satılabildiği ortamları yaratıp sonra da oradan beslenmek olan ve tapınılası tek değeri sadece ve sadece "güç" olarak görenlerin yer aldığı tribünün tam karşısında, Eto'o ların,Pluton'ların,Pakistan'lı bebelerin, Irak'lı dedelerin, Latin Amerika'lı işçilerin,siyahların-beyazların,kızılderililerin-eskimoların-çingenelerin,pazar malı ucuz beyaz pamuklusunun üzerine siyah şeritler diktirerek mahalle maçına çıkan veletlerin, o ucuz formayı o velete etiketini koymadan diken komşu teyzenin, topumuzu bize bedeli ruz-ı mahşerde ödenecek bir "borç" karşılığı veren bakkal amcanın, sözün özü "Halkın Takımı" yız.

İzleyiciler

online ziyaretçiler

Halkın Takımı Dergisi 1. sayı

Halkın Takımı Dergisi 1. sayı
Mayıs-2008

Halkın Takımı Dergisi 2. sayı

Halkın Takımı Dergisi 2. sayı
Temmuz-2008

Halkın Takımı Dergisi 3. sayı

Halkın Takımı Dergisi 3. sayı
Eylül-2008

Halkın Takımı Dergisi 4. sayı

Halkın Takımı Dergisi 4. sayı
Kasım-2008

Halkın Takımı Dergisi 5. Sayı

Halkın Takımı Dergisi 5. Sayı
Mart/2009
Web Stats