www.halkintakimi.com fanzinidir

24 Ağustos 2008 Pazar

Endüstriyel futbol ve sınıfsal durumu.../Onur KANYILMAZ

Toplumun sınıflara ayrılması futbol öncesinde de, sonrasında da her zaman var olmuştur; tek fark, bu sınıflandırmanın günümüzde daha çok olmasıdır. İktidar kavgaları, sınıf çatışmaları gibi sorunsallar, dünya düzeninde pek çok şeyin odağında olduğu gibi futbolun merkezinde de tam gaz sürmekte ve her "ekonomik" sektörde olduğu gibi kontrolsüz büyüme, tekelleşme hatta "tröstleşme" futbolda da hızlı bir zıtlaşmayı beraberinde getirmekte.

İngiltere, İspanya, İtalya gibi futbol devi ülkelere imrenircesine hızla büyüyen Türk futbol endüstrisi de giderek global bir kimliğe bürünmekte ve her yıl biraz daha "mal"laşıp, ticari değer kazanmakta. Türkiye'nin 2007 yılı GSMH'sı yaklaşık 600 milyar YTL'yi bulmuş durumda. Kabaca bir hesapla, milli gelir içerisinde futbol sektörünün payı %1 olarak baz alınsa bile 6 milyar YTL'lik, -daha da korkunç olanına gelirsek-, %2lik bir payla yaklaşık 12 milyar YTL'lik katma değer oluşturmak suretiyle koca bir pasta gibi giderek yükselen bir devden söz ediyoruz.

Peki kim bu pastanın sahibi, üreticisi, tüketicisi?;
Öncelikle sermayedarlar tabii ki... Çok farklı rollerde de olsalar, söz, yetki, karar ve kar sahipleri. Genellikle işadamlarından oluşan, klübün malvarlığını ve nakit akışını yöneten, klüp adına borçlanıp bazen de kulübe maddi destekte bulunan yöneticilerden tutun, teknik ekipman, dekoder ve yayın hizmeti satan yayıncı kuruluşa; futbol medyasına, futbol federasyonuna, hatta elindeki araziyi, stadyumları kulüplere kiralayıp bahis işinden yüzdesini alan ve dolayısıyla katma değerde "katkısı" bulunan devlete kadar pek çok sermayeder bu pastayı önümüze sunmaktalar.
Futbolun üreticilerini ve işçilerini irdelediğimizde ise yıldızlarına göre pastadan pay alan yıldız futbolculardan tesis çalışanlarına, teknik heyetten, futbol medyası emekçilerine kadar uzanan -bu emekçilerin içinde Ahmet Çakar, Hıncal Uluç gibi aristokrat bir sınıfta var- geniş bir yelpaze çıkıyor karşımıza. Sektörün tüketimsel boyutunda ise gerek evlerinde, gerekse de barlarda, kahvehanelerde -ki burada bir alt pazara da bir ekonomi yaratıldığını görüyoruz- maç yayınına talep gösteren şifreli yayın üyelerinden, sosyo-ekonomik vaziyetlerine göre numaralı, kapalı yada açık tribünde maç izleyen biletli seyircilerine, kulüp ürünlerini satın alan taraftarlara kadar uzayıp giden bir liste.

Peki istikamet neresi?;
Sporun beşiği Antik Yunan'da "zeytin dalı kazanmak" için yapılan müsabakalar ve günümüzde futbolun geldiği nokta... Eskiden mahalle, semt, kent takımları ile profesyonel olmayan bir ruhla oynanan futbol, bugün artık sermaye bağımlı ve milyarlarca doların oluşturulup paylaştırıldığı bir sektör haline gelmiş bulunmakta. Tıpkı rağbet görme ve yükselme dönemlerinde olduğu gibi, futbolun sınıfsal unsuru bugünde var. Yukarıda da belirttiğim üzere, iktidar, güç ve sınıf savaşları futbolun merkezinde de en can alıcı noktada duruyor ve her sektörde olduğu gibi eşit olmayan büyüme ve tekelleşme. Süper zengin ve egemen bir kulüp "sınıfı" genelde her ülkede olduğu gibi kupaları kendi aralarında döndüredursun, diğer kulüpler sadece fikstüre renk katmakta ve sadece başarıya endeksli olmayan, "futbol seyircisinin"(yani tüketicinin), oyundan aldığı zevk ve seyir zevki giderek ölmekte. Futbol sektörü üretiminin en önemli öğesi olan sermaye ve getirisi olan karla harmanlanmış taktiklerin, karar organlarının ve kararlarının, futbolcuların, futbol zevkini ve futbolun temeli olan tutkuyu öldürüp öldürmediği, futbola olan ilginin azalıp azalmayacağı, bu maddeleşmenin, fazlasıyla ticaretleşen bu sektörün, gelecekte daha sıklıkla irdeleyeceğimiz sorular ve sorunlar yaratacağından şüphe yok.

Hiç yorum yok:

Biz kimiz?

Biz, büyük olmayı "çok" olmak, önüne her geleni ezebilmek, görgüsüz hezeyanlarını tatmin için herşeyin ve herkesin alınıp satılabildiği ortamları yaratıp sonra da oradan beslenmek olan ve tapınılası tek değeri sadece ve sadece "güç" olarak görenlerin yer aldığı tribünün tam karşısında, Eto'o ların,Pluton'ların,Pakistan'lı bebelerin, Irak'lı dedelerin, Latin Amerika'lı işçilerin,siyahların-beyazların,kızılderililerin-eskimoların-çingenelerin,pazar malı ucuz beyaz pamuklusunun üzerine siyah şeritler diktirerek mahalle maçına çıkan veletlerin, o ucuz formayı o velete etiketini koymadan diken komşu teyzenin, topumuzu bize bedeli ruz-ı mahşerde ödenecek bir "borç" karşılığı veren bakkal amcanın, sözün özü "Halkın Takımı" yız.

İzleyiciler

online ziyaretçiler

Halkın Takımı Dergisi 1. sayı

Halkın Takımı Dergisi 1. sayı
Mayıs-2008

Halkın Takımı Dergisi 2. sayı

Halkın Takımı Dergisi 2. sayı
Temmuz-2008

Halkın Takımı Dergisi 3. sayı

Halkın Takımı Dergisi 3. sayı
Eylül-2008

Halkın Takımı Dergisi 4. sayı

Halkın Takımı Dergisi 4. sayı
Kasım-2008

Halkın Takımı Dergisi 5. Sayı

Halkın Takımı Dergisi 5. Sayı
Mart/2009
Web Stats