Yavaş yavaş ama emin adımlarla ve kırgınlıkları aşarak yeni bir süreci başlatıyoruz; haberiniz ola… Bu başlangıç sizi, bizi, Beşiktaş’ımıza gönül veren herkesi ilgilendiriyor. Özeleştiriler yaparak, geçmişte yapılan hatalardan dersler çıkararak geliyoruz.
Geçmişte; sokaklarda, statlarda, hayatın her alanında onurumuzla taşıdığımız Beşiktaş-çArşı sevdasının kitleler tarafından takdirle karşılandığını ve bizi kendine düşman sayan medyanın bile bizimle birlikte hayatın bir renginin de kaybolacağını anlaması gibi, biz de semtimizin dışında yaşayan kartalların hiç de azımsanmayacak nitelikte olduğunu bir kez daha anladık.“Derya içre olup da deryayı bilmeyen balık” olmaktan kurtuluyoruz; hele şükür…
Bir çok arkadaşımız internet ile iletişim kurarak hayali kahramanlar yaratıyor oysa tarihi yazanlar iletişimsizlikten semtte kendi kabuğuna çekilmiş, geçmiş ile yüzleşmeye çalışıyor. Semtin uzaklarında yaşayıp da yüreği bizimle çarpan milyonların gözleri umutla, sevgiyle bize çevrilmiş ve attığımız her adım ilgiyle takip edilirken yorgunluk belirtilerinin çıkması hepimizi sarstı ve anladık ki “davulun sesi uzaktan da hoş gelmiyor”
Gençlerimizle geliyoruz
Bir takım sorunları aşarak ve o ateşli o dinamik gençlerimizin önünü açarak tribün kültürünü sosyal kültür ile yoğurarak yeniden geliyoruz.
İnternet ve semtteki iki-üç parkın dışında oturup konuşacak yerimiz yoktur. Buluştuğumuzda da genelde ellerde şişeler aynı kısır döngü içerisinde ömür törpülüyoruz. Yani resmi anlamda bir adresimiz, buluşma mekanımız yok. Dışarıda bir sürü insan bizim değerlerimizi hunharca harcayarak palazlanmaya çalışırken, içerde bedeller vererek o değeri yaratanlar hiç de layık olmadıkları bir şekilde hayatını idame ettirmeye çalışıyor. Bir gencin elbisesine baskı yaptırması başka bir firmanın onbinlerce ürünü pazara sunarak para kazanmaya çalışması daha başkadır. Bu sorunu aşmanın tek yolu ise kurumsallaşmadır. Olumlu ya da olumsuz, disiplinsiz gidişata dur diyerek kurumsallaşmanın ilk adımını atmamız gerekiyor.
Gelelim geçen sezon yaşadığımız güzelliklere;
Doğudan-Batıya, Kuzeyden-Güneye müthiş bir çalışma sonucu “Kanımızı Bağışlıyoruz” kampanyası düzenledik ve müthiş bir performans sergiledik. Rakiplerimizde gıpta ile izleyerek benzer kampanyalardan söz ettiler ve kampanyaları “sözde” kaldı. Şimdi bizi yeni bir kampanya bekliyor. İnsanlarımız organ bulamadıklarından hastane köşelerinde ölümle boğuşuyor ve bazı alçaklarda bundan yararlanarak insanların organlarını pazarlıyor. Kıbrıs’ta nüfusun yüzde yetmişi organlarını bağışlamış durumda bu bizde henüz binde beş bile değil.
Hazır mısınız?..
Çocuklarımızı medya baskısının çirkin yaklaşımlarından kurtarmak ve okuma alışkanlıklarını geliştirmek amacıyla ülkemizin en ulaşılması zor okullarına kulübümüz ile birlikte kırtasiye malzemesi, kitap ve dergilerimizi hediye ettik. Yine aynı çalışmaya ek olarak bu köylerde yaşayan ihtiyaç sahibi yoksul insanlarımıza giysi, ayakkabı ve akla gelebilecek kullanılabilir nitelikte bir çok materyal ile yardımda bulunduk. Yeni sezonda da bu yardımlarımızı daha fazla köylere taşımak istiyoruz; hazır mısınız ?...
Ormanlarımız yanıyor. Ormanlarımızı yakıyorlar, yanıyoruz.
Yolumuz uzun ve o kadar meşakkatli. Ciğerlerimize çekeceğimiz oksijeni yenilemek için kampanyamızı sezon sonuna kadar sürdüreceğiz; hazır mısınız ?...
Mabedimizdeki ve deplasmandaki her maçımızı dostluk ve kardeşlik içinde şenliğe dönüştürmek istiyoruz. “Yenilsek de yensek de, taraftarız seninle” demeye; hazır mısınız ?...
Yaşadığımız çağda hayatın her alanı pazarlama mantığı ile tüketilmekte, kişisel ihtiraslar ve hatalı kararlar dünyayı daha da çekilmez hale getirmekte ama az ama çok her insan bundan zarar görmektedir. Dünyanın her yerinde bu çirkinlikler yaşanırken bizim hissemize de “endüstriyel futbol” anlayışı düşmekte, tüketim çılgınlığı içten içe değerlerimizi yozlaştırmaktadır. Tam da bu yozlaşmanın arasından sıyrılarak “endüstriyel futbol” anlayışının bittiği yerde biz “Büyük Taraftar Projesi” ile varız diyoruz.
Peki ya siz?...
HAZIR MISINIZ?...
De gülüm! De ki: ela bir günde geleceğim
İstanbul darmadağın olacak, saçlarım
darmadağın. Hepsi, darmadağın!
Üzülme gülüm! Toparlanacağız, birlikte,
ayağa da kalkacağız, yürüyeceğiz de gülüm
hem de çelikten toprağını dele dele hayatın!
De gülüm! De ki: bitmiştir umut,
bitmiştir sevgi, bitmiştir güven!
Güven bana gülüm! Sana bitmemişliği öğretecek,
tattıracaktır hasretten-hakikaten-ten değiştiren yüzüm!
Göreceksin gülüm! Bekle!
Hırslarımız, acılarımız gitgide
ihanetlere, hainlere, ezilmelere alışacak..
Göreceksin-sevinçten ağlayacaksın gülüm-
ki işte o vakit bana-doğrudur!- şair olmak,
seni sevmek pek çok yakışacak!
bak! şiirler var, mektuplar var, çocuklar var, sokaklar var, kediler!
İnan bana gülüm, ölüm yok bir tek!
ölüm yok bize!
ölüm inananlar için sessizce kara kaplı kitaplardan çıkartılacak..
Göreceksin gülüm! Bekle! Göreceksin!
Artık hiçbir insan, hiçbir kavga ve hiçbirimiz
bu dünyada, yapayalnız, umarsız kalmayacak!
Küçük İskender
Geçmişte; sokaklarda, statlarda, hayatın her alanında onurumuzla taşıdığımız Beşiktaş-çArşı sevdasının kitleler tarafından takdirle karşılandığını ve bizi kendine düşman sayan medyanın bile bizimle birlikte hayatın bir renginin de kaybolacağını anlaması gibi, biz de semtimizin dışında yaşayan kartalların hiç de azımsanmayacak nitelikte olduğunu bir kez daha anladık.“Derya içre olup da deryayı bilmeyen balık” olmaktan kurtuluyoruz; hele şükür…
Bir çok arkadaşımız internet ile iletişim kurarak hayali kahramanlar yaratıyor oysa tarihi yazanlar iletişimsizlikten semtte kendi kabuğuna çekilmiş, geçmiş ile yüzleşmeye çalışıyor. Semtin uzaklarında yaşayıp da yüreği bizimle çarpan milyonların gözleri umutla, sevgiyle bize çevrilmiş ve attığımız her adım ilgiyle takip edilirken yorgunluk belirtilerinin çıkması hepimizi sarstı ve anladık ki “davulun sesi uzaktan da hoş gelmiyor”
Gençlerimizle geliyoruz
Bir takım sorunları aşarak ve o ateşli o dinamik gençlerimizin önünü açarak tribün kültürünü sosyal kültür ile yoğurarak yeniden geliyoruz.
İnternet ve semtteki iki-üç parkın dışında oturup konuşacak yerimiz yoktur. Buluştuğumuzda da genelde ellerde şişeler aynı kısır döngü içerisinde ömür törpülüyoruz. Yani resmi anlamda bir adresimiz, buluşma mekanımız yok. Dışarıda bir sürü insan bizim değerlerimizi hunharca harcayarak palazlanmaya çalışırken, içerde bedeller vererek o değeri yaratanlar hiç de layık olmadıkları bir şekilde hayatını idame ettirmeye çalışıyor. Bir gencin elbisesine baskı yaptırması başka bir firmanın onbinlerce ürünü pazara sunarak para kazanmaya çalışması daha başkadır. Bu sorunu aşmanın tek yolu ise kurumsallaşmadır. Olumlu ya da olumsuz, disiplinsiz gidişata dur diyerek kurumsallaşmanın ilk adımını atmamız gerekiyor.
Gelelim geçen sezon yaşadığımız güzelliklere;
Doğudan-Batıya, Kuzeyden-Güneye müthiş bir çalışma sonucu “Kanımızı Bağışlıyoruz” kampanyası düzenledik ve müthiş bir performans sergiledik. Rakiplerimizde gıpta ile izleyerek benzer kampanyalardan söz ettiler ve kampanyaları “sözde” kaldı. Şimdi bizi yeni bir kampanya bekliyor. İnsanlarımız organ bulamadıklarından hastane köşelerinde ölümle boğuşuyor ve bazı alçaklarda bundan yararlanarak insanların organlarını pazarlıyor. Kıbrıs’ta nüfusun yüzde yetmişi organlarını bağışlamış durumda bu bizde henüz binde beş bile değil.
Hazır mısınız?..
Çocuklarımızı medya baskısının çirkin yaklaşımlarından kurtarmak ve okuma alışkanlıklarını geliştirmek amacıyla ülkemizin en ulaşılması zor okullarına kulübümüz ile birlikte kırtasiye malzemesi, kitap ve dergilerimizi hediye ettik. Yine aynı çalışmaya ek olarak bu köylerde yaşayan ihtiyaç sahibi yoksul insanlarımıza giysi, ayakkabı ve akla gelebilecek kullanılabilir nitelikte bir çok materyal ile yardımda bulunduk. Yeni sezonda da bu yardımlarımızı daha fazla köylere taşımak istiyoruz; hazır mısınız ?...
Ormanlarımız yanıyor. Ormanlarımızı yakıyorlar, yanıyoruz.
Yolumuz uzun ve o kadar meşakkatli. Ciğerlerimize çekeceğimiz oksijeni yenilemek için kampanyamızı sezon sonuna kadar sürdüreceğiz; hazır mısınız ?...
Mabedimizdeki ve deplasmandaki her maçımızı dostluk ve kardeşlik içinde şenliğe dönüştürmek istiyoruz. “Yenilsek de yensek de, taraftarız seninle” demeye; hazır mısınız ?...
Yaşadığımız çağda hayatın her alanı pazarlama mantığı ile tüketilmekte, kişisel ihtiraslar ve hatalı kararlar dünyayı daha da çekilmez hale getirmekte ama az ama çok her insan bundan zarar görmektedir. Dünyanın her yerinde bu çirkinlikler yaşanırken bizim hissemize de “endüstriyel futbol” anlayışı düşmekte, tüketim çılgınlığı içten içe değerlerimizi yozlaştırmaktadır. Tam da bu yozlaşmanın arasından sıyrılarak “endüstriyel futbol” anlayışının bittiği yerde biz “Büyük Taraftar Projesi” ile varız diyoruz.
Peki ya siz?...
HAZIR MISINIZ?...
De gülüm! De ki: ela bir günde geleceğim
İstanbul darmadağın olacak, saçlarım
darmadağın. Hepsi, darmadağın!
Üzülme gülüm! Toparlanacağız, birlikte,
ayağa da kalkacağız, yürüyeceğiz de gülüm
hem de çelikten toprağını dele dele hayatın!
De gülüm! De ki: bitmiştir umut,
bitmiştir sevgi, bitmiştir güven!
Güven bana gülüm! Sana bitmemişliği öğretecek,
tattıracaktır hasretten-hakikaten-ten değiştiren yüzüm!
Göreceksin gülüm! Bekle!
Hırslarımız, acılarımız gitgide
ihanetlere, hainlere, ezilmelere alışacak..
Göreceksin-sevinçten ağlayacaksın gülüm-
ki işte o vakit bana-doğrudur!- şair olmak,
seni sevmek pek çok yakışacak!
bak! şiirler var, mektuplar var, çocuklar var, sokaklar var, kediler!
İnan bana gülüm, ölüm yok bir tek!
ölüm yok bize!
ölüm inananlar için sessizce kara kaplı kitaplardan çıkartılacak..
Göreceksin gülüm! Bekle! Göreceksin!
Artık hiçbir insan, hiçbir kavga ve hiçbirimiz
bu dünyada, yapayalnız, umarsız kalmayacak!
Küçük İskender
2 yorum:
hiç bilmiyordum, güzel bir dergi olmuş
başarılar dilerim
Anlatım tarzı muhteşem,şiirle bütünleşmiş bir yazı sonu..
'Elbette,diyor Aslanizm.
Yorum Gönder