www.halkintakimi.com fanzinidir

20 Ekim 2008 Pazartesi

Küçüktüm, küçücüktüm.../Özgür ERGÜN

“.. küçüktüm küçücüktüm,
oltayı attım denize,
bir üşüşüverdi balıklar,
denizi gördüm..”

Şiir orhan veli, beste ve icra Ahmet Kaya abimiz; ruhları şad, mekanları cennet olsun.

Güzel Türkçemizin güzel kelimeleri vardır; kökleri başka diyarlarda yeşermiş olsa da olsun, manası bildik, melodisi güzel olduktan sonra o kelime bizimdir... “Netameli” o güzel kelimelerden biridir. Mana itibari ile ilk anda olumsuzluk içerse bile fonetik olarak ve karşıladığı anlam itibari ile oldukça güzel bir kelimedir.

Yeni sayı için mevzuu ortaya attığımda pek bir büyüğümüz Hakan abimiz bu kelime ile tarif etti önerdiğim konuyu; “Netameli bir mevzuu ama sen yine de bir yaz bakalım..! “

Hani içinde biraz tedirginlik barındırıyor ama bir yandan da yapmak lazım. Hani konu doğru ama zülf-i yare dokunmakta var işin içinde; bu ara zülf-i yar da güzel tamlama, belki de ayrı bir yazı konusu yapmak lazım... “Zülf-i yare dokunanlar”; neyse biz dönelim netameli konumuza.
Evet konumuz Ahmet Kaya;

Toplumsal iki yüzlülüğümüzün her cenahtan en çok ortaya çıktığı fenomenlerden biridir Ahmet Kaya; bir diğeri de Zeki Müren ve Bülent Ersoy’dur ki dünya üzerinde başka örnekleri var mı ben bilmiyorum.

Ahmet Kaya; solcu entellektüel entelijansiya için arabesk yapan lümpen bir taşralı, pek bir muhafazakar milliyetçi kitle için bölücü, ortalama liberal ya da kentli küçük burjuvalar (ne çok terminoloji parçaladım vay gidi vay bana) için ayak takımı, Anadolu’nun bağrından kopmuş bıçkın delikanlılar için ise entel dantel kişilik...!

Yani işin özü hiç kimseye yaranamamış, kitlelerin sevmek için değil karşısında olmak için onlarca bahane ürettiği bir garip bencileyin kişilik..!

Yukarda saydığım toplumsal katmanlar ülkenin nerde ise yüzde doksanını ifade ederken ve sayısal olarak da yetmiş milyonun altmış milyonu demek iken, bu hal nasıl oluyor da Ahmet abi milyonalara varan rakamlarda kaset satıyor? Yoldan birini çevirin, hiç bilmez ise bir şarkısından bir mısra dillendirecektir Ahmet abinin... Alkol masalarında sarhoşluktan bir adım sonra gelir yorgun demokrat. Başlar öne düşer ve mırıldanmaya başlar masanın yorgunları; “Bu yolda dönenler oldu...!”

Başım belada diye name tutturan ergenekon katılımcısı yok mudur sanıyorsunuz ki? muhtemelen en çok onlar dillendiriyor bu aralar silahımı unuttum helada.. Yasal mermisi ile bir komiser dolaşmakta; siz komiseri savcı mermiyi iddianame yapın..! Herşey güllük gülistanlık.

Ahmet abi en çok da bizim tribünlere yakışmıyor mu? Dört adımda biten odalarda tüketmiş gençliğini; sevdiklerimiz ölmedi mi dört adımda biten odalarda?.. Yalnız öldüler, kalabalıkla yolcu edildiler. Acı çekmek özgürlükse... Yahu bu kadar özgürlük bize fazla değil mi?
Ya sonra yıllardır hasretle beklemedik mi son holiganımızı maphus damlarında?.. Boncuktan kuş yapmış mıdır bilmem ama yüreğinde kocaman bir kartal saklamıştır çok sevgili Optik..!

Ya hani “Burası Beşiktaş alayına gider...” diye başlayıp bol öfke, bol sinkaf içeren bestemiz neden bu kadar içimizden gelerek söylenir? Belki de hepimiz Bahtiyar’ızdır; kırılmış sazlarımız ile yorgun ve mahzun yaşamaya çalışmıyor muyuz? Acılarımıza tutunup ninniler söylemiyor muyuz garip bencileyin dostlarımıza?
Yaşayanlar bir gün ölür, bir gün ölür elbette diyerek yine de isyan etmiyor muyuz bizi bir türlü bırakmayan azraile?.. Hani asi ruh diyoruz ya, Ahmet abi hep kırık isyanları dillendirmedi mi?; Suskunum, vurgunum, tedirginim ben
haylanmaz, uslanmaz, tedirgin.. Hani sayfalar olsa, sayfalarda şarkılar, her mısrada, her dizede, her melodide bu tribünleri bulmak o kadar kolay olurdu ki... Maalesef yerimiz dar da yüreğimiz neden bu kadar daraldı? Nedendir bu öfke; bizi bize anlatanlara neden düşmanız bu kadar?..

Kimse sevmez iken bu kadar çok dinlenen, bilinen bir başka kişi var mıdır dünya üzerinde? Kimse sevmez ama herkestir o... En çok da isyandır!

Velhasıl Ahmet abi en çok bize yakışır gibi gelmekte. Varsın solcusu, milliyetçisi, enteli, bıçkını, beyaz Türkü iğreti olsunlar, uzak dursunlar ve hatta nefret etsinler; biz mazlum öfkemiz ile nasıl hayata karşı duruyor ve var olmaya çalışıyorsak o da öyle yaşadı, öldü, gitti...! Bize kalan şarkıları şimdi biralarımıza, şaraplarımıza, kırılgan dost sohbetlerimize, tribünde öfkemize yarenlik etmekte; biz her ne kadar sevmesek de o var olmaya devam ediyor içimizde.

Herkese karşı herkes olarak...!

Bu ülke, bu toplum kendini anlatanlara hep kötü davrandı, sevemedi bir türlü; hep hor gördü “halkı”, “halka” anlatanları... Aslında bu kendinden nefretin bir başka şekli. Bu halk kendinden nefret ettiği içindir bir türlü barışamadı hayatla ve hep mutsuz, hep umutsuz yaşamlar kurdu.

Ahmet abi der ki;

“...acımasız olma şimdi bu kadar
dün gibi dün gibi
çekip gitme
bırakta sarılayım ayaklarına
kum gibi kum gibi ezip geçme
acımasız olma şimdi bu kadar
dün gibi dün gibi
çekip gitme ...”

Gidebiliyor musunuz? Böylesi yürekten gelen çağrıya kayıtsız kalabiliyor musunuz? O kadar acımasız olduk mu gerçekten?

Kavafis der ki;

"Bir başka ülkeye, bir başka denize giderim” dedin,
bundan daha iyi başka şehir bulunur elbet.
Her çabam kaderin olumsuz bir yargısıyla karşı karşıya;
-bir ceset gibi- gömülü kalbim.
Aklım daha ne kadar kalacak bu çorak ülkede?
Yüzümü nereye çevirsem, nereye baksam,
kara yıkıntılarını görüyorum ömrümün,
boşuna bunca yıl tükettiğim ülkede.

Yeni bir ülke bulamazsın.
Bu şehir arkandan gelecektir.
Sen gene aynı sokaklarda dolaşacaksın.
Aynı mahallede kocayacaksın;
aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda -Başka bir şey umma-
Bineceğin gemi yok, çıkacağın yol yok.
Ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte,
Öyle tükettin demektir bütün yeryüzünde de.

“Gidemeyenlere...! Güzelleme...”
Bu da yeni sayının yeni girişi olsun hadi hayırlısı..!

1 yorum:

Dry 1903 dedi ki...

Pkk yandaşı diye Ahmet Kaya'yı aforoz eden halkım, meclise pkkyı sokanlara oy veriyor!Ve ben de Ahmet Kaya gibi ''bu ne yamam çelişki'' diyorum...

Yüreğinize sağlık yazı çok güzel olmuş ama Orhan Veli'nin de baş harfleri büyük olsa daha bir güzel olur :))

Biz kimiz?

Biz, büyük olmayı "çok" olmak, önüne her geleni ezebilmek, görgüsüz hezeyanlarını tatmin için herşeyin ve herkesin alınıp satılabildiği ortamları yaratıp sonra da oradan beslenmek olan ve tapınılası tek değeri sadece ve sadece "güç" olarak görenlerin yer aldığı tribünün tam karşısında, Eto'o ların,Pluton'ların,Pakistan'lı bebelerin, Irak'lı dedelerin, Latin Amerika'lı işçilerin,siyahların-beyazların,kızılderililerin-eskimoların-çingenelerin,pazar malı ucuz beyaz pamuklusunun üzerine siyah şeritler diktirerek mahalle maçına çıkan veletlerin, o ucuz formayı o velete etiketini koymadan diken komşu teyzenin, topumuzu bize bedeli ruz-ı mahşerde ödenecek bir "borç" karşılığı veren bakkal amcanın, sözün özü "Halkın Takımı" yız.

İzleyiciler

online ziyaretçiler

Halkın Takımı Dergisi 1. sayı

Halkın Takımı Dergisi 1. sayı
Mayıs-2008

Halkın Takımı Dergisi 2. sayı

Halkın Takımı Dergisi 2. sayı
Temmuz-2008

Halkın Takımı Dergisi 3. sayı

Halkın Takımı Dergisi 3. sayı
Eylül-2008

Halkın Takımı Dergisi 4. sayı

Halkın Takımı Dergisi 4. sayı
Kasım-2008

Halkın Takımı Dergisi 5. Sayı

Halkın Takımı Dergisi 5. Sayı
Mart/2009
Web Stats