Duvar yüksekti; boyumun iki katı… Planını kurmak bile günlerimi almıştı. Her vazgeçişimde o sahneyi aklıma getiriyordum. 25 yıl önceki hikayeyi bendeki imgeleriyle anlatacağım;
Kirli sakalıyla çıkmıştı o duvarın üstüne; elinde siyah ve beyaz olmayan bir bayrakla. Hem de bizim mahallede; bizim apartmanın duvarına. Öyle bir mahalle ki soyadı Kartal olan insanların olduğu, yeni doğan oğullara Feyyaz, Ali, Metin isimlerinin konulduğu -ki hep kıskandım benden beş yaş küçük yeni doğan Feyyaz’ı- semt çocuklarıyla dolu, Beşiktaş lisesinden mezun hanımlarla bezenmiş -ki başını annemin çektiği- bir mahalleden sözediyorum. Kirli sakallı komşumuz simsiyah-bembeyaz mahallemde benim asla çıkamadığım o duvara çıkmış, renkleri yabancı, hiç de kanımı kaynatmayan o bayrağı, kahramanım ve tanıdığım en iyi Beşiktaş’lı olan anneme doğru sallamıştı… Güya komşumuzdu… Sesi kulaklarımda hala : ‘’En Büyük Kimmiş Şirvan! … En Büyük Kimmiş?... Pes Ettin mi ?’’… Annem hırs ve üzüntüyle karışık, sadece yüzüne baktı kirli sakallı komşumuzun…
Sabah çok erken kalktım. Her zamankinden hızlı adımlarla indim apartmanın merdivenlerini. Ellerim dolu; koca bir torba... Duvarın yanındaydım artık. Baktım dakikalarca. Boyumun iki katı… Dakikalarca uğraştım. Şu taşa da basabilirsem… Evvvet… Ha gayret… Olmak üzere… İşte tam o sırada, henüz beş yaşında olan zihnime en çok yer eden seslerden birini duymuştum:
‘’Şirvan koooş!.. Emre duvara tırmanıyo!..’’ Ardından annemin her gece yatağımı 36,5 dereceye getiren sesi çınladı kulağımda: ‘’Emremmm!..’’
Düştüm… Yerde neler olduğunu anlamaya çalışıyordum. O kısa süre içinde bütün film gözümün önünden geçti. Ellerim, dirseğim ve dizim kanıyordu, çok korkmuştum. En doğal tepkimi vermek üzereydim ama gözyaşlarım gözbebeklerimde düğümlendi… Akıtamadım.
Başaramamıştım… Annem akan kanları görünce aşağı yanıma gelmek istedi; tam o sırada diğer kahramanımın sesini duydum. Oraya geldiğini bile fark edemediğim dedem; ‘’Bırak Şirvan! Kendi kendine başaracak benim oğlum; pes etmesin hemen…’’ İşte o an, karanlık dünya sanki birden aydınlandı ve ben siyahla beyazı gördüm. Gözlerimi araladım, ilk gördüğüm şey o duvardı. Kanlar içinde, ağlamaklı ayağa kalktım. Az önce basamadığım o taşa bastım. Hayatımın en zor tırmanışını yaptım ve artık duvarın üstündeyim. Başımı yukarı kaldırdım. Annem, anneannem ve dedem balkonda beni izliyorlardı, annemin hala kulaklarımda olan o çığlıyla balkonlara koşan tüm komşularla birlikte… O da çıkmıştı evinin penceresine. Bir an kirli sakallarına doğru başımı çevirdim; hırsla yüzüne baktım ve elimdeki koca torbadan üzerinde ‘’EN BÜYÜK BEŞİKTAŞ’’ yazan bayrağımı çıkardım. Tekrar anneme döndüm…
‘’ EN BÜYÜK BEŞİKTAŞ ANNE… EN BÜYÜK BEŞİKTAŞŞ!.. PES ETME!… PES ETME ANNE!…
Hayatımın ilk alkışını almıştım. Kirli sakallı da dahil herkes ellerini çırpıyordu. Bense gözleri yaşlı anneme, anneanneme ve dedeme bakarak haykırmaya devam ediyordum…
‘’EN BÜYÜK BEŞİKTAAAŞ!…
ASLA PES ETME ANNE!…’
İçindekiler
-
▼
2008
(58)
-
▼
Ekim
(15)
- 3.SAYI / EYLÜL-2008
- Yine, yeniden çArşı.../Yumurtakafa YILMAZ
- Ben de dağa dargınım.../Çene ERGİN
- Hasretler bu sene biter.../ömür HINCAL
- Büyüğüm... Kimliksizim.../Hakan KİREZCİ
- Kayıp kentin eskicisi.../Şafak BATMAN
- Bahattin Baba... /Hakan KİREZCİ
- Küçüktüm, küçücüktüm.../Özgür ERGÜN
- Bastonsuz da sever ihtiyarımız.../Özer ÖZÇETİN
- On numara ve ön libero üzerine.../Kenan ÖZCAN
- Ordan.../Namık KARTALOĞLU
- Pes etmeye karşı olmak/Emre BASALAK
- Atölye/Cem ÖZEL
- Satranç/Aykut İlker METE
- Arka kapak (3.sayı)
-
▼
Ekim
(15)
20 Ekim 2008 Pazartesi
Pes etmeye karşı olmak/Emre BASALAK
Etiketler:
beşiktaş,
çarşı,
endüstriyel futbol,
fanzin,
Halkın takımı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Biz kimiz?
- Halkın Takımı Dergi
- Biz, büyük olmayı "çok" olmak, önüne her geleni ezebilmek, görgüsüz hezeyanlarını tatmin için herşeyin ve herkesin alınıp satılabildiği ortamları yaratıp sonra da oradan beslenmek olan ve tapınılası tek değeri sadece ve sadece "güç" olarak görenlerin yer aldığı tribünün tam karşısında, Eto'o ların,Pluton'ların,Pakistan'lı bebelerin, Irak'lı dedelerin, Latin Amerika'lı işçilerin,siyahların-beyazların,kızılderililerin-eskimoların-çingenelerin,pazar malı ucuz beyaz pamuklusunun üzerine siyah şeritler diktirerek mahalle maçına çıkan veletlerin, o ucuz formayı o velete etiketini koymadan diken komşu teyzenin, topumuzu bize bedeli ruz-ı mahşerde ödenecek bir "borç" karşılığı veren bakkal amcanın, sözün özü "Halkın Takımı" yız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder