İnce ince karlar
yağıyor İstanbul’un üzerine ve kapanıyor bembeyaz bir örtüyle 2008 ‘in karası. Bir yılı daha geride bırakıyoruz. Derinleşen ekonomik kriz, artan yoksulluk ve işsizlik oranı, yolsuzlukların alıp başını gitmesi, hak ihlalleri, dünyanın birçok bölgesinde süren savaşlar ve son olarak Filistin’de yaşananlar…
Beşiktaşımız yerine başkalarının kaldırdığı kupalar, futbol dışı etkenlerin, yoğun kulis ve lobi çalışmalarının değiştirdiği sonuçlar, adaletsizliğin dizboyunu geçmesi, ”Beşiktaş’lı duruşu” diye özetlediğimiz etik değerlerimizde yaşanan erozyonun iyice kendini hissettirmesi, tribünlerimizde yaşanan olumsuz gelişmeler…
Sanki üzerine Beşiktaş’ımın karası düşmüş kocaman bir yıl .
‘Kapkara geçiyor günler Hesabı yok Ekmeğin az Tuzun tadı yok Çocuklar Belki gülmüyor’
İnce ince karlar yağıyor İstanbul’a ve biz yeni bir yıla giriyoruz; çoğumuzun umutları kuşatılmış. Yaşanabilir, daha güzel bir dünya için güneşe akın edenlere;
“Umutların kuşatılmasın acılarımın
gözbebeği...
Bak! Bahar nasıl da hoyrat, dağlar nasıl da açmış kollarını;
görkemli bir ana kucağı gibi; kasırgalı vuruşlara hazır....
Nasıl da yükseliyor gökyüzüne......
Davran hele acılarımın gözbebeği, senin sesin yenilgi tanımaz;
Bu abluka dağılacak!!” diyor Hıdır Aslan.
Biz Beşiktaş taraftarlarının da bu sesi dinlemekten başka bir çaresi yok. Umutsuz yaşanmıyor çünkü… Umutlarımızın kuşatılmasına izin verirsek Beşiktaş’ımızın karası 2009’da da hakim olacak.
Oysa bahar nasıl da hoyrat…
Asi bir ruha sahip Beşiktaş taraftarının sesinin de yenilgi tanımadığını unutmamalı, yıllardır tek tek tuğlalar konularak örülen bu duvarın arkasında durmalıyız. Umutlarımızı kaybedersek, yıllardır bedel ödeyerek yaratılan “Beşiktaşlılık değerleri” ve tribün kültürümüzün temelden sarsılacağını bilerek hareket etmek durumundayız.
2009 bizi bekliyor…
Son dönemde iyice ayyuka çıkan “hakem hataları!”, yayıncı kuruluş ve endüstriyel futboldan beslenen diğer unsurların adaletsiz ve ayrıcalıklı davranışlarına karşı ses vereceğimiz günler bizi bekliyor.
Yaşanan adaletsizliklere karşı bu durumlardan fayda sağlamak isteyenlerle değil, bunun karşısında adalet ve eşitlik talebinde bulunanlarla birlikte hareket etmeli ve Beşiktaş’ımızın akı gibi günler için umudumuzu korumaya devam etmeliyiz.
Gökyüzünden süzülüp yerlere konan o ince ince karlarla taş gibi sert ve hiçbir güneşin eritemeyeği bir kardan adam yapmalıyız.
Beşiktaşımız yerine başkalarının kaldırdığı kupalar, futbol dışı etkenlerin, yoğun kulis ve lobi çalışmalarının değiştirdiği sonuçlar, adaletsizliğin dizboyunu geçmesi, ”Beşiktaş’lı duruşu” diye özetlediğimiz etik değerlerimizde yaşanan erozyonun iyice kendini hissettirmesi, tribünlerimizde yaşanan olumsuz gelişmeler…
Sanki üzerine Beşiktaş’ımın karası düşmüş kocaman bir yıl .
‘Kapkara geçiyor günler Hesabı yok Ekmeğin az Tuzun tadı yok Çocuklar Belki gülmüyor’
İnce ince karlar yağıyor İstanbul’a ve biz yeni bir yıla giriyoruz; çoğumuzun umutları kuşatılmış. Yaşanabilir, daha güzel bir dünya için güneşe akın edenlere;
“Umutların kuşatılmasın acılarımın
gözbebeği...
Bak! Bahar nasıl da hoyrat, dağlar nasıl da açmış kollarını;
görkemli bir ana kucağı gibi; kasırgalı vuruşlara hazır....
Nasıl da yükseliyor gökyüzüne......
Davran hele acılarımın gözbebeği, senin sesin yenilgi tanımaz;
Bu abluka dağılacak!!” diyor Hıdır Aslan.
Biz Beşiktaş taraftarlarının da bu sesi dinlemekten başka bir çaresi yok. Umutsuz yaşanmıyor çünkü… Umutlarımızın kuşatılmasına izin verirsek Beşiktaş’ımızın karası 2009’da da hakim olacak.
Oysa bahar nasıl da hoyrat…
Asi bir ruha sahip Beşiktaş taraftarının sesinin de yenilgi tanımadığını unutmamalı, yıllardır tek tek tuğlalar konularak örülen bu duvarın arkasında durmalıyız. Umutlarımızı kaybedersek, yıllardır bedel ödeyerek yaratılan “Beşiktaşlılık değerleri” ve tribün kültürümüzün temelden sarsılacağını bilerek hareket etmek durumundayız.
2009 bizi bekliyor…
Son dönemde iyice ayyuka çıkan “hakem hataları!”, yayıncı kuruluş ve endüstriyel futboldan beslenen diğer unsurların adaletsiz ve ayrıcalıklı davranışlarına karşı ses vereceğimiz günler bizi bekliyor.
Yaşanan adaletsizliklere karşı bu durumlardan fayda sağlamak isteyenlerle değil, bunun karşısında adalet ve eşitlik talebinde bulunanlarla birlikte hareket etmeli ve Beşiktaş’ımızın akı gibi günler için umudumuzu korumaya devam etmeliyiz.
Gökyüzünden süzülüp yerlere konan o ince ince karlarla taş gibi sert ve hiçbir güneşin eritemeyeği bir kardan adam yapmalıyız.
“kayalık sevdalar, dikenli yollar; pusu kurulmuş dinmez ağıtlar… yüzüne kapanıp ağlamak vardı oysa ben seni bulmaya geldim; kalbine güneşi asmaya geldim; tükenme”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder