www.halkintakimi.com fanzinidir

21 Aralık 2008 Pazar

Söyleşiler.../Ümit BAYEZİT

ENDÜSTRİYEL FUTBOL ve ÇARŞI

BEŞİKTAŞ’ımızı hem saha içinden gazeteci kimliğiyle hem tribünlerden ve saha dışından taraftar gözüyle tüm perspektiflerden değerlendirme şansını bulmuş, etkin siyasi kimliğinden, sözkonusu BEŞİKTAŞ olunca sıyrılmaktan imtina etmeyen, 1959 Sapanca doğumlu Sn.Barbaros TANTAN ağabeyle yaptık bu kez söyleşimizi.

Ümit BAYEZİT : Barbaros ağabey, öncelikle yoğun temponuz içerisinde bizimle bu söyleşiyi yapmanız, değerli görüşlerinizi HALKIN TAKIMI üyeleri ve okuyucularıyla paylaştığınız için teşekkür ederim.

Barbaros TANTAN : Rica ederim, söz konusu BEŞİKTAŞ ise gerisi teferruattır… Beş yaşımdan beri Beşiktaş’lıyım ve ölene dek de Beşiktaş’lı kalacağım. HALKIN TAKIMI ailesine teşekkür ederken tüm Beşiktaş’lı dostlara selamlarımı sunarım.

Ü.B.: Beşiktaş’la tanışmanız nasıl oldu?

B.T.: Beşiktaş’la tanışmam bir aile büyüğünün yönlendirmesiyle oldu. Ama iyiki de olmuş. Çünkü Beşiktaş, gerçekten benim takımım diyebileceğim tek takım...

Ü.B.: Sadece taraftar olarak tribünden ve saha dışından destek olmakla kalmadınız Beşiktaş’ımızı mesleğiniz gereği saha içinden de değerlendirme, gözlemleme şansı buldunuz. Nedir düşünceleriniz?

B.T.: Beşiktaş saha içinden gözlendiğinde, inanılmaz bir coşku ve tutkunun tarifidir. Hele ki, İnönü tribünlerinde yer alındıysa...
Gazeteci gözüyle baktığımda ise farklı görüntülerle karşılaştığımı söyleyebilirim.
Saha içinde foto muhabiri olarak çok maçını takip ettim; özellikle Kocaeli, Sakarya ve Bolu deplasmanlarında. Bazen çok sevindim, bazen de kahroldum ama her türlü olumsuzluğa rağmen sahaya çıkan 11'in asaleti etkileyici…
Beşiktaş semtinin havasını solumuş, maç çıkışı çarşının (semtin) coşkusunu yaşamış birisi olarak biriktirdiğim anılar, yaşamımın en güzel anıları arasında yer almaktadır. Bu anıları koruyacağıma ve gelecek kuşaklara da miras bırakacağıma tüm Beşiktaş’lılığım üzerine and içerim...

Ü.B.: Birkaç anınızı paylaşır mısınız bizimle?

B.T.: BEŞİKTAŞ’ın efsane Başkanı Sayın Süleyman Seba ile az sayıda da olsa yanyana gelme şansımız oldu. Ben Sakarya’nın Sapanca ilçesinde doğdum, büyüdüm. Kendisi de Sakarya’nın bir diğer yöresinin insanı. O nedenle bölgeye sık sık gelip giderdi. Bunlardan birkaçında yanyana olduk ve kendimi tanıtıp ‘’iyi bir Beşiktaş’lıyım’’ dediğimde, ‘’sizin gibilere ihtiyacımız var. Sakın eksilmeyin, hep artmaya çalışın’’ diyerek etkileyici bir öğütte bulunmuştu. Bu öğüdünü bir süre sonra yeniden karşılaştığımızda anımsattığımda ise ‘’Ben unutmam genç adam’’ diyerek beni mahcup etmişti…

Beşiktaş ile coşku ve hüznü birarada yaşadığım bir anımı da paylaşayım. Uzun yıllardır Kocaeli’nde oturuyorum. Dolayısıyla, Kocaelispor’u da (birkaç yıl öncesine kadar) sıkı biçimde takip ediyordum. Yılını anımsamıyorum ama İnönü’de bir Beşiktaş-Kocaelispor maçıydı. Şiddetli yağış altında oynandı. Maçı, deniz tarafındaki açık tribünün Dolmabahçe yokuşuna yakın noktasında seyrediyorduk. Maç Beşiktaş’ın 7-1 gibi farklı üstünlüğüyle bitti. Ben her golde inanılmaz sevinç yaşarken, maç bitiminde biraz da hüzünlendiğimi hissettim. Çünkü yenilen takım Kocaelispor’du…

Ü.B.: Anılar harika, yaşanılanlar gösteriyor. Ancak, 3 hece 8 harf ne çağrıştırıyor?

B.T.:Beşiktaş ve Beşiktaş’lılık bende kardeşlik, barış ve coşkuyu çağrıştırıyor çünkü Beşiktaş’lı olmak ciddi bir ayrıcalıktır.

Ü.B.: Beşiktaş gündemini takip edebiliyor musunuz ve Nasıl değerlendiriyorsunuz?

B.T.: Takip etmeye çalışıyorum. Taraftarın görüşlerine, değerlendirmelerine daha fazla önem verilmesini istiyorum. Yönetim ve futbolcu arasında sıkışan Beşiktaş gündemi değiştirilmeli. Futbol dışındaki branşlarda da başarı sesleri yükselebilmeli…

Ü.B.: Büyük Beşiktaş Taraftarı Projesi’ni nasıl değerlendiriyorsunuz?

B.T.: Açıkçası projeyi çok yakından takip etmedim ya da ayrıntılandırarak değerlendirmedim. Bunun sonucunda da, görüşlerimi Beşiktaş kulübünün dinamikleriyle paylaşma ortamı yaratmadım. Belki de bu eksikliğimi, bu röportaj sayesinde gidereceğim. Bu yüzden de size teşekkür ederim.

Projenin birinci ayağı olan ve ‘’Oy kullanabilen... Başkanını ve yönetim kurulunu kendisi seçebilen... Yönetime ve yönetim kadrolarına aday olup görev ve sorumluluk alma hakkının olduğu... Başta futbol olmak üzere tüm branşlara öneri getirebilen... Söz hakkı olan 3 Milyon Beşiktaş’lının üye olduğu bir Beşiktaş Kulübü’’ ifadesini kabullenmemek olası mı ?
Projenin ikinci ayağında yer alan ifadede karşılığını bulduğu gibi, ‘’herkese seçme ve seçilme hakkı’’nı, ‘’3 YIL boyunca düzenli üye aidatını ödeyen ve düzenli üye olan her Beşiktaşlı seçme hakkı (OY KULLANMA), 5 YIL boyunca her ay düzenli ödemesini yapan ve düzenli üye olan herkes YÖNETİCİ seçilme hakkını elde etmeli’’ diye tanımlamak çok önemli. İşin özü de bu…

Ü.B.: Günümüz dünyasında, herşeyin ekonomik şartlarla özdeşleşmesinin tek etken olmadığı, Büyük Beşiktaş Taraftarı Projesi’nin uygulamaya konulmasından kaçınılmasında belirgin bir şekilde ortaya çıkıyor. Etkin taraftar değil sadece seyirci olmamız isteniyor ve bu kabul edilemez bir olgu biz HALKIN TAKIMI ailesi için. Siz nasıl görüyorsunuz endüstriyel futbol yaklaşımını?

B.T.: Futbol uzun yıllar sadece seyir zevki yüksek bir spor dalı olarak görüldü ama sanayi toplumunun da gelişmesiyle birlikte, kaçınılmaz olarak endüstrileşme sürecine girdi. Artık sadece keyif veren ve adrenalin yükselten bir spor dalı olmaktan çıkıp, sermayenin kasalarını da dolduran bir unsur haline geldi. Yani, halkın cebindeki paranın sermayenin kasalarına yeni bir yoldan aktarılması süreci yaşanmaya başlandı. Çünkü giderek gelişen futbolun ihtiyaçları, artık sadece taraftar desteğiyle karşılanamazdı. Yani, HALKIN TAKIMI olmak kabul edilemezdi.

Ü.B.: Endüstriyel futbolun hedefleri ve varmak istediği nokta ile ilgili öngörünüz nedir?

B.T.: Futbol bir kere endüstrileşip sermayenin yani kapitalizmin esiri haline geldikten sonra, parayı bulmak için her yol mubah hale gelmiştir. Endüstriyel futbolun ana hedefi, bu alandaki her türlü üretimin tüketime dönüştürülmesidir. Çünkü bu yaklaşım endüstrileşmeyi biraz daha sağlamlaştıracaktır. Kulüplerin futbol takımlarının aldığı sonuca bağlı olarak yaşanan şampiyonluklar, ulusal ve uluslar arası kupalarda alınan dereceler, bu müsabakaların maç biletlerinden tutun da satılan formasından ayakkabısına, daha da ötesi canlı yayınlardan sağlanan gelirlere kadar her şey, artık futbolda üretim-tüketim dengesinin temeline harç koymuş durumdadır. Buradan geri dönüşü sağlamak ise pek mümkün değil. Sadece bir yol var, o da kapitalizmin çöküşüdür…

Ü.B.:Tribündeki kişilerde sempati uyandıracak çıkışları da yok değil bu azılı simsarların.

B.T.:Elbette, futbolda endüstrileşme kökleştikçe, ‘’kaliteyi artırıcı’’ önlemler de alınmaya devam edilecektir. Buna bağlı olarak, daha iyi stadyumlarda maç izlemek, stadyumlarda daha iyi koltuklarda oturmak, devre aralarında mevsim kışsa daha sıcak, mevsim yaz ise serinletici dinlenme salonlarına sahip olmak, beslenme ihtiyacının daha hijyenik karşılanması, diğer ihtiyaçlar için hijyenik ortamlar oluşturulması en insani taleplerin karşılanması anlamına geliyor ama aynı zamanda, futboldaki endüstrileşmenin de dayatmaları olarak çıkıyor karşımıza. Bu kadar yatırımın yanına bir de isim yapmış kaliteli futbolculardan kurulu futbol takımı oluşturulunca taraftarı stadyumlara çekmek kolaylaşır düşüncesi giderek yaygınlaştı ve ekonomisi, sosyal yapısı, siyasal tercihleri çalkantılı olan toplumumuzda ve benzer toplumlarda samimi karşılık buldu.

Taraftar duruşu, bir spor kulübü ya da futbol takımı açısından çok önemlidir. Beşiktaş taraftarını hiç kimse kavgacı, saldırgan, sokak grubu, gerici, sermaye uşağı v.b sıfatlarla tanımlayamaz. Çünkü, Beşiktaş taraftarı, duruşunu emekten yana olarak belirlemiştir. Bunun tribün kültüründeki yansıması, “her türlü haksızlığa karşı çıkmak’’ olarak tanımlanır. Tabi, genelde haksızlığa uğrayanlar yönetici sermayedarlar değil, yönetilen işçi ve emekçiler olunca, Beşiktaş taraftarının çıkışları da doğal olarak böyle algılanmalıdır. Bunun ötesinde, çArşı grubunun insanlığa karşı işlenen suçlara karşı çıkışı da, Beşiktaş taraftarının duruşu hakkında önemli referans olmuştur. Bu duruş çok önemlidir ve Beşiktaş taraftarının önemli bir kesimi tarafından da kabul edilmiştir. Bu tavır, diğer kulüplerin ya da futbol takımlarının taraftarlarına da örnek olmalıdır çünkü futbolu endüstrileşmenin batağından kurtarmanın, yeniden insanların dayanışmasını artıran bir spor dalı haline getirmenin başka yolu da yoktur.

Ü.B.:Eksilmeye zayıflamaya başlayan taraftar kültürü uluslararası futbol baronlarının ve onların çanakçılarının ellerini kuvvetlendiren en büyük etken kesinlikle. Beşiktaş taraftarının tavrı bu noktada çok önemli. Bizler HALKIN TAKIMI ve SON BARİKAT olmaya devam edeceğiz bu dayatamalar karşısında.

B.T.: Beşiktaş taraftarları dünyada pek benzeri olmayan bir farklılaşma yaratmış, bunu da topluma kabul ettirmiştir. Yaratılan farklılığın en önemli temeli, kulüp yönetiminde sermaye egemenliğine başkaldırma, emekçilerin, yoksulların ve de sermaye sahibi olmayan diğer katmanların kulüp idaresinde etkin hale gelmesini sağlamak oldu. Bunu, taraftar ortaklığıyla gerçekleştiren Beşiktaş’lıların tribün dayanışması ve mesajları sadece ülkeye değil dünyaya da örnek oldu. Kulüp yönetimi ya da yönetimdeki bazı isimlerin zaman zaman karşı çıkmasına rağmen Beşiktaş taraftarının siyasal tercihlerini de öne koyan çıkışlar yapması kamuoyunda karşılık buldu ve Beşiktaş taraftarı bu karşılıkların simgeleriyle anılmaya başlandı. (halen de anılıyor)

Beşiktaş taraftarının yapısı, diğer bütün kulüplerde de olduğu gibi çok farklı sosyal ve ekonomik katmanlardan oluşuyor ama Beşiktaş’lılık ruhu bu farklılıkların da üstüne çıkarak, o taraftar grubuna ‘’haksızlığın karşısında duran’’ bir kimlik tanımlıyor. Zaman zaman birileri çomak sokmak istese de, taraftar toplamının bu tanımlamadan rahatsız olduğu da söylenemez ancak bütün bu nitelikli bileşime rağmen, taraftarlar arasında farklı gruplaşmalar olması da kaçınılmaz biçimde yaşanıyor. Bu gruplaşmalar, futbol takımı nezdinde ki değerlendirmelerden yola çıkarak kulüp, yönetim ve taraftar üçgenine farklı misyonlar yüklüyor; seyrek de olsa ayrı ayrı yol yürüyebiliyor.

Ü.B.:Bu anlamda bir test atlattı Beşiktaş taraftarı çArşı özelinde yakın geçmişte. Beşiktaş tribünlerinde köklü değişim (etkin simge(A)'nin kaldırılması, sosyal mesaj kaygısı olmayan, söyleyecek sözü olmayan, Türkiye ve dünya ile hesaplaşacak söylemleri duruşu olmayan bir çarşı) size ne düşündürüyor?
B.T.: Düşünülen bu yeni yapılanma “çArşı” olamaz. çArşı’yı çArşı yapan spordaki duruşu kadar, sosyal ve siyasal olaylara bakışı ve sergilediği duruştur. Bu duruş da ‘’spora siyaset karıştırmayın’’ öğüdü verip aslında siyasetin en üst noktasından karıştırmalar yapanlara bir yanıttır. Yani, HALKIN TAKIMI’nın taraftarları, halkın da gerekirse siyasete el koyabileceğini çArşı özelindeki girişimleriyle göstermiştir.

İşte bu durumun rahatsız ettiği noktalardaki SÖZDE BEŞİKTAŞ’lılar, çArşı’nın misyonunu tamamladığı açıklamalarıyla Beşiktaş tribünlerini de esir almayı planlamışlardır ama ‘’yağma yok’’… çArşı’nın duruşu unutturulamaz ve Beşiktaş tribünlerinden silinemez…

Ü.B.:Tüm bu sohbetimiz ışığında, Beşiktaş’ımızın yönetimsel yapısını öncesi ve bugünüyle değerlendirebilir misiniz?

B.T.: Sayın Süleyman Seba Beşiktaş için önemli bir şanstı. Kararlılığıyla iyi bir döneme imza atan isim oldu. Her ne kadar kamuoyunda “Beşiktaş’ı tek adam yönetiyor’’ görüntüsü hakim olsa da bunun, sayın Seba’nın yönetimine katkı koyan diğer isimlere büyük haksızlık olduğunu düşünüyorum.

Serdar Bilgili dönemi bana göre, Beşiktaş’ı da teslim almaya çalışan sermaye grubu açısından bir geçiş dönemiydi. Sayın Bilgili iyi bir Beşiktaş’lı ve başarılı da olmasına rağmen hep eleştirilen, ötesinde bazen de karalanmak istenen bir Beşiktaş’lı oldu. Bu yüzden ona da haksızlık yapıldığı kanaatindeyim.

Yıldırım Demirören dönemine gelince… Bu dönem, Beşiktaş’lı sermayedarların ‘’gemi azıya aldığı bir dönem’’… ‘’Parayı biz veriyoruz, Beşiktaş’ı biz yönetiriz, kimse karışamaz’’ demeye getiriyorlar. Elbette öyle olmadığını kendileri de kısa süre içinde anlamak durumundaydılar. Bir dönem rahatlıkla bağırttıklarını düşündükleri tribünlerin, ‘’kendi malları’’ olmadığını görmeleri gerekiyordu; gördüler de… Umarım Beşiktaş kulübü ve taraftarları bu demokratik olgunlaşma zeminini kaybetmez, aksine geliştirir.

Ü.B.: Size HALKIN TAKIMI adına tekrar teşekkür ederken her günü SİYAH&BEYAZ yaşanacak, sağlık ve başarılarla dolu yıllar diliyoruz.

B.T: Ben de çok teşekkür ederim. Yaşamda SİYAH&BEYAZ’ın dışında da renkler var elbette ama sağlık ve başarı dolu yılları Beşiktaş’sız düşünemiyorum bile…

Hiç yorum yok:

Biz kimiz?

Biz, büyük olmayı "çok" olmak, önüne her geleni ezebilmek, görgüsüz hezeyanlarını tatmin için herşeyin ve herkesin alınıp satılabildiği ortamları yaratıp sonra da oradan beslenmek olan ve tapınılası tek değeri sadece ve sadece "güç" olarak görenlerin yer aldığı tribünün tam karşısında, Eto'o ların,Pluton'ların,Pakistan'lı bebelerin, Irak'lı dedelerin, Latin Amerika'lı işçilerin,siyahların-beyazların,kızılderililerin-eskimoların-çingenelerin,pazar malı ucuz beyaz pamuklusunun üzerine siyah şeritler diktirerek mahalle maçına çıkan veletlerin, o ucuz formayı o velete etiketini koymadan diken komşu teyzenin, topumuzu bize bedeli ruz-ı mahşerde ödenecek bir "borç" karşılığı veren bakkal amcanın, sözün özü "Halkın Takımı" yız.

İzleyiciler

online ziyaretçiler

Halkın Takımı Dergisi 1. sayı

Halkın Takımı Dergisi 1. sayı
Mayıs-2008

Halkın Takımı Dergisi 2. sayı

Halkın Takımı Dergisi 2. sayı
Temmuz-2008

Halkın Takımı Dergisi 3. sayı

Halkın Takımı Dergisi 3. sayı
Eylül-2008

Halkın Takımı Dergisi 4. sayı

Halkın Takımı Dergisi 4. sayı
Kasım-2008

Halkın Takımı Dergisi 5. Sayı

Halkın Takımı Dergisi 5. Sayı
Mart/2009
Web Stats