-4-
Beşiktaş taraftarının yaratıcılığı genel kabul görmüş bir gerçektir; bilinir. Bu yaratıcılığın aynı zamanda bir felsefi derinlik taşıdığı da gerçektir ve hatta diğer bütün renklerin taraftarından ayrılan özelliği de esasen burada yatmaktadır. Başlıktaki özlü deyiş, anlatmaya çalıştığım özelliklerin her ikisini de çok iyi yansıtıyor. Kendisi kısacık, üç küçük kelimeden ibaret ama mesajı öyle değil, insanı enikonu düşündürüyor; ortaya koyduğundan daha fazlasına davet ediyor. Bu özlü deyiş ile ortaya konan kabul, tabiî ki öncelikle karşılık beklemeden yaşanan bir sevgiyi dile getirmektedir. Sevginin bu biçimi üzerine çok yazılıp söylenmiş olsa da çok sık ve kolay rastlanılır olmadığını biliyoruz. Biliyoruz çünkü sevgi, muhatabı kim olursa olsun karşısındakinden beslenmeye muhtaç bir duygudur. Doğması için zorunlu değildir belki ama yaşaması ve gelişip büyümesi için bir karşılıklılık hali gerekir. Eğer sevdiğiniz bir insan ise, size gülümsemesini, sizinle birlikte olmak için çaba sarf etmesini, elinizi tutmasını ve sizi sevdiğini söylemesini beklersiniz. Sevdiğiniz köpeğiniz ya da kediniz ise, size ilgi göstermesini, sizi özlediğini ve sahip olarak benimsediğini hissettirmesini beklersiniz. Sevdiğiniz taraftarı oldunuz takım ise, bir parçası olmaktan gurur duyacağınız başarıları yaşamayı istersiniz. Elde edilecek başarıların büyüklüğü ve sürekliliği sevginizi de besleyecek ve büyütecektir. Sevginin muhatabı kim olursa olsun burada verilen örneklerin hepsinde de sevginin sevinmeye olan ihtiyacı açıkça görülmektedir. Peki, Beşiktaş taraftarı bu gerçeğe rağmen niçin “Sevinmek için Sevmedik” demek ihtiyacını hissetmiştir? Vurgulamak istediği şey nedir ve bu vurgu niçin Beşiktaş taraftarının üzerine vazife olmuştur?
Yaşadığımız zaman dilimi insanının en belirgin özelliklerinden birisi başarıyı en başa koyması ve ne türden olursa olsun her ilişkiyi başarı kıstası üzerinden değerlendirir olmasıdır. Başarı, itibarı ve daha çok önemsenmeyi getirir, başarı ilişkideki etkileşimin gelişip yoğunlaşmasını, yaygınlaşmasını sağlar. Bu etkileşim şeklinin belirleyici olması kaçınılmaz olarak başarısızlıkta da uzaklaşmaya, soğumaya ve daralmaya neden olur. Taraftarlık da bu etkileşimin en yoğun yaşandığı bağlardan bir tanesi olarak ortaya çıkıyor. Gerçekten de genel bir gözlem dahi başarısızlığın taraftar ile takım arasında bir mesafe yarattığını, bırakınız desteği katılımın bile çok kısa bir süre içinde azalıverdiğini ortaya koyacaktır. Bu somut olgunun bir zamana bile ihtiyaç duymadan, tek bir maç içinde gelişiverdiğini biliriz. Maçın başında büyük bir tutku ile takımını destekleyen taraftarın maçın sonlarına doğru nasıl büyük bir öfke ile takımını yerin dibine sokmaktan çekinmediğine çok tanık olmuşuzdur. İşte bu yaman çelişki, sevginin başarıya endeksli halinin en acımasız göstergesidir. Bilinçaltının dışa vurumudur. Beşiktaş taraftarı, diğer takım taraftarlarından farklı olarak, takımı ile kurduğu sevgi bağının kaynağı hakkında bilinçlidir.
Gol yenildiği anda, protesto etmek yerine derhal takımın adı telaffuz edilerek tezahürat yapılmasına başka hiçbir tribünde rastlanılmaz. Rakip takımdan bir oyuncunun haksız yere oyundan atılmasının topluca protesto edilmesi bir tesadüfün eseri değildir. Bu davranış kalıpları, Beşiktaş taraftarı bakımından, “sevinmek için sevmedik” özlü deyişinin çok yönlü sonuçlarının içselleştirilmiş olması ile alakalıdır. Bu kavrayış, Beşiktaş taraftarının nüktedanlığının, yaratıcılığının da kaynağıdır aynı zamanda. Onun için kendisi ile bile dalga geçebilmekte “kendisine bile karşı” olabilmeyi becerebilmektedir. Gözü başarıdan başka bir şey görmeyen, her ne pahasına olursa olsun sevinmeyi esas alan bir kişinin ya da kitlenin, işin içine nükteyi, ironiyi, eğlenceyi katabileceğini düşünmek mümkün müdür ? Bu tür bir bilincin varlığı Beşiktaş taraftarının “duruş” diye tanımladığı ve çok önemsediği olgunun da en temel kaynağıdır aslında. Bu kaynak, Beşiktaşlının adil olmayı, saygı duymayı, bükemediği bileğe hakkını teslim etmenin gereğini, mağdur olanın her koşulda yanında durabilmeyi, empatiyi vb. kavramları, taraftarlığının temel bileşenleri olarak kabul etmesini sağlamaktadır. “Sevinmek için sevmedik” diyemediğiniz takdirde bu kavramları taraftarlık tanımlamanız içine sokmanız mümkün değildir. Takım taraftarlığının ne kadar güçlü bir aidiyet duygusu yarattığı bilinmektedir. Bu denli güçlü bir duygu, başarı/sonuç ekseninin dışına taşınamadığı takdirde, sağlıklı düşünüp davranabilmek mümkün olmaz. Öfkenin, düşmanlığın ve hatta şiddetin hazırlayacağı tuzaklara düşmek kaçınılmaz hale gelir. Bu kavrayışın ne kadar geneli kapsayıcı olduğu elbette tartışılabilir. Aksi örneklerin Beşiktaş için de görüldüğü söylenebilir. Ama burada vurgulanan ve altı çizilmeye çalışılan husus, böyle bir kabullenişin Beşiktaş taraftarı içinden çıkabilmiş, ifade edilebilmiş ve uygulama örneklerinin görülmüş olmasıdır.
Önemli olan da budur…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder