www.halkintakimi.com fanzinidir

22 Haziran 2008 Pazar

Çarşı solcu mu?.. /Yumurtakafa YILMAZ

-2-

Her insan tanık olduğu ya da yaşadığı şeyler ile ilgili bir fikir taşır. Taşıdığı bu düşünceler genelde yaşadığı sosyal çevreler ile ilintili olmakla birlikte kısmen de okuma alışkanlığına bağlı olarak değişebilmektedir..

Sene 1980. Günlerden 11 Eylül. Çocuk aklımızla sevinelim mi?.. Üzülelim mi? Askeri cunta “Gençlerin daha fazla birbirini öldürmesine göz yumamazdı!” ve öyle de oldu. Artık sadece gençlerin “Sol” bölümü öldürülmeye başlanmıştı ve bunu da bizzat cunta üstlenmişti. Çevremizde ne kadar “Ağabey” dediğimiz güzel insan varsa öldürülmüş, tevkif edilmiş, kaybolmuş ya da sindirilmişti ve bizler cıscıbıl kalmıştık koca BEŞİKTAŞ semtinde… İşkencelerde ölenleri duyuyorduk üzülüyorduk. Ser verip sır vermeyenleri duyunca seviniyorduk tabii; direniş bize daha yakın geliyordu ve bizler sanki bir şeylerin tarafı gibi hissediyorduk kendimizi. Maçlara sabahlamaya başladığımızda ise mahalle dostlukları iyice perçinlenmeye başladı. Semt dışından gelen arkadaşlar da vardı ancak sürekli değildi. Herkes evine gider biz semtimizde kalırdık netice olarak. Mahallelerdeki arkadaşlar ile İnönü’deki maçlara gitmeye başlayınca semtte tek olmadığımızın farkına vardık. Zaman içerisinde bu birliktelik daha da yoğunlaşmaya başladı ve ailelerimiz dahil bütün ilişkilerimiz bu dostluğun arkasında yer almaya başladı. Zaman içerisinde futbol dışındaki konular hakkında da fikirlerimizi tartışır ve çoğu zaman mutabakata varırdık. İnsanlar yaşamak için bir takım temel ihtiyaçlarını karşılamak zorundaydı; bu zorunluluk ise beraberinde çalışmayı gerektiriyordu ve hala da gerekiyor. Oysa insanlar çalıştığı halde emeklerinin karşılığını alamadıklarından sürekli bir yoksulluk içindeydi. Sömürülen emekçilerin yanında değil de, gözünü sonsuz ve soysuzca kazanma hırsı bürümüş sermayedarların yanında olmamız mümkün değildi. Tabii ki bizler “Jakoben” olmayı daha doğru bulduk. Halk bize daha yakındı, çünkü halk bizdik.

Akabinde aynı düşünceler ile 1 Mayıs İşçi bayramına yasaklı dönemlerde gitmeye başladık. Ne ile karşılaşabileceğimizi bildiğimiz halde alanlara gidiyorduk. Futbol dışında siyasi tavrımız ikinci meşgalemiz olmuştu. Efsane Başkan dönemi yavaş yavaş kapanmaktaydı ve yerini pis kokulara bırakmaya başlamıştı. (Şahsen Başkanımıza karşı hiçbir zaman tepki göstermedim ancak değerli bir arkadaşımızı kaybetmemizden kısmen onu sorumlu tutuyorduk.)“Reklamın kötüsü olmaz” diyerek yönetime kollarını sıvayanlar Beşiktaş sayesinde bir çok maddi kazanımlar elde ettiler. Hatta başarısızlıkları dahi üstlenmeye ve sonraki yıllarda da önlerinde engel olarak gördükleri taraftarın taşıdığı “Jakoben” duyarlılığı imha girişimine başladılar. Birileri çok yüksek paralar ödeyerek çok kaliteli futbolcu aldığını iddia ediyor, birileri de daha iyi bir yöntem olarak “bilet fiyatlarını sınıf ayırımı gözeterek” satmaya çalışıyordu. Endüstriyel futbol; kazanç ne ola ki? Biz ise sadece Beşiktaş’ımızın başarısını istiyorduk ve beraberinde insanların insanca yaşam hakkını benimsiyorduk. Doğaya sahip çıkmak, emeğe sahip çıkmak, yoksuldan yana tavır koymak, “Endüstriyel” anlayışın karşısında olmak, “Sporseverlik” ile bağdaşamazdı; oysa bu sorunların hepsi yaşanılan gerçekliğin ta kendisiydi. Bunu geçmişte yaşadık, şu an yaşıyoruz ve gelecekte de yaşamamaya çalışıyoruz.

Tekdüze düşünen, verileni alan ve verilmeyen için yalvaran bir toplum olamayacağımızı herkes görmeli.

Bu anlayış, sorumluluklarımızı ve geçmişe ilişkin yaşanılan tecrübeleri yeni nesillere sunmak ve gelecek “Güzel günleri kurma özlemi” içindir. İster asilik deyin, ister delilik. Gayrı siz karar verin;

çArşı “sol” cu mu?

Hiç yorum yok:

Biz kimiz?

Biz, büyük olmayı "çok" olmak, önüne her geleni ezebilmek, görgüsüz hezeyanlarını tatmin için herşeyin ve herkesin alınıp satılabildiği ortamları yaratıp sonra da oradan beslenmek olan ve tapınılası tek değeri sadece ve sadece "güç" olarak görenlerin yer aldığı tribünün tam karşısında, Eto'o ların,Pluton'ların,Pakistan'lı bebelerin, Irak'lı dedelerin, Latin Amerika'lı işçilerin,siyahların-beyazların,kızılderililerin-eskimoların-çingenelerin,pazar malı ucuz beyaz pamuklusunun üzerine siyah şeritler diktirerek mahalle maçına çıkan veletlerin, o ucuz formayı o velete etiketini koymadan diken komşu teyzenin, topumuzu bize bedeli ruz-ı mahşerde ödenecek bir "borç" karşılığı veren bakkal amcanın, sözün özü "Halkın Takımı" yız.

İzleyiciler

online ziyaretçiler

Halkın Takımı Dergisi 1. sayı

Halkın Takımı Dergisi 1. sayı
Mayıs-2008

Halkın Takımı Dergisi 2. sayı

Halkın Takımı Dergisi 2. sayı
Temmuz-2008

Halkın Takımı Dergisi 3. sayı

Halkın Takımı Dergisi 3. sayı
Eylül-2008

Halkın Takımı Dergisi 4. sayı

Halkın Takımı Dergisi 4. sayı
Kasım-2008

Halkın Takımı Dergisi 5. Sayı

Halkın Takımı Dergisi 5. Sayı
Mart/2009
Web Stats